üç günlük dünya birinci gün (doğum) bir çığlığın ucuna asılıdır nefes sanki asırlardır ordadır da çimdikleyip durur yumuşak düşlerden anlatmaya çalışır olanı yaşlı bir bilge edasıyla… söylediklerini anlamadığında yeniden bir doğum şansı daha var mıdır yeniden bu sınava
yeryüzüne sığamayan
yeryüzüne sığamayan ellerim yıldızlara tutunur; geceden seheri muştulayan ninnilerin zafer çığlığını duyduğumda. ben tasviri olmayan topraklara bıraktım güneş bakışlı, kilim nakışlı umut tohumlarımı. gelmeyen yağmura sevdalıyım; bir yağsa her yerden belirecek gökkuşağı… bir kutsal barınakta yaşıyorum aşk
türk usulü laf salatası
türk usulü laf salatası ağustos sıcağında, soğuk soğuk düşler damlıyor; seni hatırlamaların çorak toprağına. avuçlarıma alıyorum senden kalan tüm umut kırıntılarını; kafamı kaldırıp bakıyorum, güneşin gerçekleri yakan yüzüne. bir anda akşam oluyor, serinlik çöküyor; sensiz, sulamaya çalıştığım bulutlara…
şiirsel anlatılar-1
şiirsel anlatılar-1 sessizce uyuyakalıyor gece; bir annenin dizlerinde. gündüz uyanıyor bir başka annenin gülüşüyle. ya çocuklar, meyveye durmuşlar çoktan; diğer adı anne olan sevgi ağacında. çok bekledim kıraç toprağımla onu. tüm heybetiyle göründü dağların ardından; peşinden aşkın yağmuru. sel
öylesine
öylesine sılasına hasret bir nefes geldi derinlerden. anlattı; olmuşu, ölmüşü, bitmiş olanı. sonra, olacağı konuştu; güneşin dergâhındaki yoldaşlarından bahsetti. Sabaha kadar kapanmadı gözleri; bir şiirin pususuna yatmış şair gibi kitabını tamamladı. sorsalardı derdin neydi de bunca zahmete girdin