yitik gölge bir çocuk sesi kıvrıldı, uzayarak dar yolda anlatmaya çalıştı güneşin gömüsünün yerini karanlığa tapınanlar inanmadı sesten ulağa asırlarca gören olmadı güneşin yitik gölgesini ✔ küsuratsız pi
bahaneler mezarlığı dilinde uyanık bir ıslıkla peşine düştü kolay yolların hayatın ilk zor sınavından kaçtı sebebini soran bilgeye babaannesinin öldüğünü söyledi böyle her şey çok güzeldi alışkanlık yaptı ölüm haberleri sonra babasını öldürdü daha sonra da annesini
benimki sade olsun lavanta kokulu şiirler açmış sırları ortalığa saçan ağzının kenarında ağzım açık, nutkum tutulmuş kitabından firar etmiş cümleleri izliyorum… öyle yakışıyor ki ona bir parça ışıkla karanlığın içini okumak binlerce yıl öteden gelmiş ulak gibi
beşik kertmesi onu, doğduğumda nişanlamışlar bana beşik mi beşiğin tapusu bende konuşmadan kirli işleri öğreniyorum altına yapmak da altına tapmak da bende kimin umurunda boydan boya boka batmışım temizlen diyorlar o zaman durun pirüpak insancıklar cemalinize sıç(ra)masın önce
diğer yarımı (s)arıyorum 1- kesik gözlerimi açıyorum dağ başında yüzlerce kollarım var kır çiçeklerini sarmaya bir yalnız gövdeye yüklemişim hayata dair ne varsa taşıyorum işte taşımaksa… cıvıltıların ulağını görüyorum uzak da olsa anlıyorum buranın kuşları
canı sıkılanın mottosu birbirine sevda ile tutunmuş binlerce başın ütopyası uğruna yalnızlığı ile düşer toprağa doğar yeniden salkım saçak… ancak umudunu yitirmiş dal yaşarken gömer
(telefonunuzu yan çevirerek okuyunuz) kirli çamaşırlar namuslu sözler diyarında üstü pasaklı bir cümle gönlü yüce annelerin ruhuyla yıkayıp asar evinin boynuna gerdanlık gibi ailenin tüm günahlarını… kendine yabancı insanlar sümerce dualar etse de altyazı ile