neşe yağar sokaklarıma hep seni düşünüyorum hep seni düşlüyorum kahkahasıyla çiçekler açan baharı muştulayan kızım… verilecek hesabım çok biriktirdiğim hasretliğimde öyle kaçacak sığınağım yok sokulsam yeter yanı başına… bir serçe getirir orman kokulu sesini konar penceremin kenarına
bir kere
314 – doğum ve ölüm hattı
altı atımlık dize
mücadele yeni başlıyor
şiir tarlası
şiir tarlası uzandım boylu boyunca seni beklediğim şiir tarlasına eli çiçekli sevgililer geçiyor üstümden ağaçlar muştuluyor taşların sırrını yapraklar saklıyor doğacak meyveleri ve sen sevgilim kızıl elbisenle yıldızların balosundasın yüzümü okşuyor ellerin otlarla… kaç asır düştü takvim yapraklarından
titreyen sözcükler ve çaresiz dudaklar
titreyen sözcükler ve çaresiz dudaklar başı kel ve sakallı cümleler getirir sıkıntılı şairlerin özgüvenini… her yanıyla şiire batar içimde haykıran ozanlar… senin diz(e)lerine yaslanmak isterim ellerim tutarken kafiyesiz yanaklarını… dışardan simit kokulu bir ses yükselir gevrek bir ezginin
kurşun geçiren yelek
kurşun geçiren yelek senin mevsimsiz bastıran sözcükleri beni teslim aldığından beri dökülüyor itirafların yeşil yaprakları sırılsıklam aşka durmuş eylül oluyorum… peşimde çiçek namlulu baharın askerleri kirlenmişliğe tanık ellerim yukarıda kalbimin surlarında gedikler açılmış giyiyorum senden gelen ışığın kurşun