yol dizelerinin musahibi ağzından düşürüyordu izmaritleşen sözleri dumanı tepesinde dağ gibi gidiyordu geçmişini getiren yola dalgın dalgın bakınca acılarının derinliğindeki mekâna ulaşıyordu tükürüğünde boğulan rüzgârın çırpınışlarıydı o anlam veremedikçe kasırganın şarkısını söylüyordu yol uzadıkça geride bıraktığı enkaza bakamıyordu
kaygı kayığı
kaygı kayığı karanlık denizin ortasındaydı ama nereye baksa lebideryaydı bir parça güvene tutunmuştu kendini kıyıdan kıyıya vurmuştu dalgalar gözlerinde taşıyordu hesaplaşmalar beynine mekân kurmuştu ya göktaşı düşseydi ya yertüyü havalansaydı tutunacak dal bulamadı kendi ormanına sığındı limanları yakalı
çaçaron çeroki
başlığı olmaz
başaklar da sararacak ama
toz toprak çamur
dalganı geç
kızıl tüy
kızıl tüy seni uzaklarda gördüm sığındığım topraklar yağmalandığında [ormanların cümlelerini taşıyordun doğanın katili olanlara] soruların ve öfken dörtnala yetişti para ve altın peşinde koşanlara [kurtarmak istedin nehirlerin şarkılarını balıkların sırlarını] miras bırakacağın kültürü anlamazdı ucuza
mevzuyu sokak biliyor
iyisiyle kötüsüyle
iyisiyle kötüsüyle [sabır ağacımda büyütüyorum umut kokan göz alıcı meyveleri] nice renkli düşleri anlatan kuşlar dallarıma konuyor ben siyah beyaz gerçeğimi yapraklarımla uğurluyorum olduğum yerde değilim öldüğüm yerde hiç olmayacağım [sevgi askerlerim tutkunun koçbaşı ile açıyor kibirli ormana