sesten oda
sabah yine zor kalktım
uyuyan saat de zorla
08.15’i gösteriyordu
tatil gününün tembel saatleriydi…
dünden kalan sıkıntılar omuzlarımda
yaramaz bir çocuk gibi
ayaklarını sarkıtmaktaydı…
gelen güne el sallıyordu
umuttan bulutlarımın arasından
gece düşlediği yıldızlara
su veriyordu…
daha da aydınlanıyordu sabahım
bir ses doğuyordu yakınlardan
telefonumdaki ses dosyasından
şiir gibi bir ses çağlıyordu
dökülüyordu avuçlarıma
vuruyordum suratıma senli dizeleri
her yanımdan akıyordu hasret
kuruluyordum şiir kokan ellerimi…
her yanımı sarıyordu sesin
neşeyle karışık hüzün kokan elma gibi…
küçük tek odalı evimde
büyütüyordum yalnızlığımı…
ayak üstü
çaysız atıştırıyordum
biraz zeytin
biraz peynir
biraz da bayat ekmek…
birden ekmeğim tazeleniyor
birden kaynıyordu ocakta çayım
birden sarıyordu beni keyifli yanım
hepsi senin sesin yüzündendi canım…
elimde şekersiz çayım
yüreğimde tatlı düşsel dizeler
dolu dizgin koşuyorlardı içimde
ve oturdum çalışma masama
telefonumda senin sesin
pencereler içinde açılan pencereler
kapılar içinde açılan kapılar…
öyle sarıyordun ki odamı
öyle kuşanıyordun ki şiirleri…
ve son yazdığım şiire bakıyorken
şiir de bana göz kırpıyordu
son kısmı kalmış, uzanıyordu
kalem parmaklarıma tutunuyor
zorla yazdırıyordu bu dizeleri…
“se(si)ni çok düşündüm durdum
tutunamadığım dallarda avundum
odamdaki ağaca astım dileklerimi
kimseler bilmeyecek söz
sana adadığım şiirlerimi…”
ve şiirini bitirdi
kimsesiz aşkların şairi
şiir kendi ismini “sesten oda” koydu…
✔ küsuratsız pi
Şiir, yeni bir yol buldu…
Teşekkür ederim bu güzel yorum için canım ağabeyim 🙂