sessiz cenazede oynak gelin, güvey
uykusu göç etmiş gecenin yoldaşlarıydı
ne sırları uyuttular taştan yataklarda…
sütü kesilmiş, çığlıktan ananın duasıydı
kaç çocuğu büyüttüler yetim ormanda…
umut doyuran bostanın kızıl düşleriydi
gerçekleri toplayıp koyunca sofraya…
katıksız somuna nasırlı elin değmesiydi
dertli türküler katılınca başkaldırıya…
masallarını yakmış isimsiz kahramandı
yazarının duygusuz sözlerine baktığında…
güneşe el sürmemiş cümlelerin kanatıydı
renksiz zamanlarda uçtu kendi dünyasında…
aşk mevsiminde kar yağarken çiçek olurdu
ak bir dünyada kordan yürekler ısındığında…
ayağı yere basmayan hislerin geveze kuşuydu
sessiz cenazede oynak gelin, güveyin dansında…
bilgenin biri zıtlıkların uyumuna iman ediyordu
günde bilmem kaç vakit kendini yokladığında…
tabularını yıktıkça cesaret binasını inşa ediyordu
yıkıntılarından inleyerek hep ayağa kalktığında…
hokkabaz türlü numaraları şapkasında saklıyordu
dalga geçen çırağı aynanın şapşal oyunlarında…
okus pokus ile gizemli evreni avuçlarına alıyordu
saçmalığın bir çocuğun gülmesiyle yıkıldığında…
✔ küsuratsız pi